13 Temmuz 2015 Pazartesi

Kuşkonmaz denemeleri vol 1

Günaydın, günaydın, beniiiiim minik aşkım, günaydın, günaydın sanaaaaaaaa :) Bi tek ben mi takıldım acaba bu jingle'a yoksa sizin de beyninizde melodi dönüyor mu?

Kuşkonmaz diye bi sebze var, ben 29 yaşımda öğrendim varlığını. Home tv gibi yabancı yemek kanallarını izleye izleye merakımdan öleyazarken pahalı olmasını geçip en sonunda bi demet aldım. Çok sağlıklıklıymış, süpermiş, fantastikmiş falan diyorlar ya, bunlar değil önemli olan - sadece merak :) Neyse efem.. 

Görüntü sevimli aslında...

Televizyonda hep ızgara yapıyorlar bunu, biz de önce haşlayıp sonra tavada çevirdik köftenin yanına. Onun fotoğrafı yok, ama olmaması daha iyi. Lif manyağı bi sebze olarak ısırmak parçalamak mümkün olmadı maalesef :( Büyük ihtimalle beceremedik, kabul ediyorum ama yine kendisiyle anlaşamadık. Fakat pes edemezdim tabi ki (yoksa ziyan olurdu) ve hemmmen saplarını kullanmak üzere çalışmalara başladım. Bu arada çiğ halde ucundan accık kemirdik, taze fındık gibi güzel aslında ama bazı yerlerde çiğ tüketilmez dediği için cesaret edemedik öyle yemeye.

Kötü görünen omletim

Sapları normalde ayıklanıyormuş ama "yenir ki bu" mantığıyla gaza geldim - sonuçta insanoğlu olarak ısırgan gibi hasta ruhlu bi otu bile yemeyi başarıyoruz, bu mu kaçacak elimizden?

Kuşkonmazlı mantarlı omlet

10 adet kuşkonmaz sapı
Mantar
Biber
Maydanoz
Yumurta
Tuz / karabiber

Kuşkonmazlar çılgın sert odunumsu bitki olduğu için önce ince ince soğan gibi doğruyoruz. Tavada biraz kavuruyoruz. Sonra biberleri de ekleyip devam ediyoruz. Yaklaşık 5 dakika sonra mantarları da ekliyoruz, 1-2 dakika kavurduktan sonra bi çay bardağı kadar su ekleyip kaynatıyoruz (ölümüne korktum çiğ kalacaklar diye ama pek işe yaramadı evek). Sonrasında yumurta maydanoz derken omletimsi bi şey oluyor işte - e benden tarif bu kadar çıktı beybiler!

Gelelim yorumlara. Sanırım dıştaki kabuğu bi kat temizlemek gerekiyor, ne kadar pişerse pişsin dışında çiğnenemeyen sert bir kabuk kaldı. Ben eski obez olarak çiğnemeden yutabildim ama Cicoş sürekli temizledi. Lakin daha ince kısımlar yumuşak olunca güzel bir tat veriyor. Peki tok tuttu mu? Valla bu tabağı ekmeksiz götürdükten yaklaşık 5 saat sonra acıktım ki arada bi saat spor yapmışlığım da var. Düz mantıkla doyurucu olduğunu da itiraf edebilirim o zaman. Bu arada kişi başı 2 yumurta koydum, onun da etkisi vardır kesin.

El özet, çok aman aman bi lezzeti yok, fiyatı da çok fazla (10 tanesi falan 8 lira en ucuz markette), değer mi? Bence değmez. Ama denedik, içimizde kalmadı, mutluyuz huzurluyuz :) Merak ettiğim başka bi sebze de tatlı patates - lanet yağsın üzerine home tv - onu da zengin hissettiğim başka bi zaman artık..

Sabah sabah bu kadar geyik yeter. Muz+süt+badem smoothiemi içtim, kahvem bitsin dooooğru yürüyüşe :) Sonra da gelip temizlik yapacağım, yorucu bi gün olacak. Sporla ilgili güncellememi de bi ara ekleyeceğim canlar.

Hadi kaldıralım popoları!

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Labneli sebzeli güveç

Hellü beybiler! Daha yaratıcı bir isim bulmak isterdim ama bu sıcakta beynimin bunları yazacak kadar bile çalışıyor olmasına hayret ediyorum :) Aslında bunu geçen hafta yaptım, yazacak zamanı ise şimdi buluyorum. Fikir çok basit - dolapta ölmek üzere olan şeyleri değerlendirelim! Daha önceli yazılarımdan dolabı sebze meyve doldurup sırf bozulmasınlar diye kendimi "sağlıklı yaşamak zorunda" bıraktığımı biliyorsunuzdur. Bu da onun bi sonucu. Lakin o kadar leziz oldu ki, iki gün sonra Cicoş tavuklu halini yaptı. 

Leziz görünmüyor mu?

Labneli sebzeli güveç

1-2 domates
3-4 patlıcan
3-4 biber
3-4 sap yeşil soğan
bi tutam taze nane
biraz maydanoz
yarım kutu labne

Tarif çok basit aslında. Buruşmaya başlamış patlıcanları alacalı soyduktan sonra küp küp kesiyoruz. Tavaya 2 kaşık kadar zeytinyağı döküp biraz kavuruyoruz. İçine minik doğranmış biberleri de ekliyoruz. Biraz daha kavurduktan sonra rendelenmiş domatesleri (domates yoksa çok az püre de olur) katıyoruz. "Biraz daha pişse yenir" modundayken altını kapatıyoruz.

Yeşillikleri incecik kıydıktan sonra sebzelere ekliyoruz, sonra da labneyi içine boca edip iyice karıştırıyoruz. Benim labnem tuzlu olduğu için tuz eklemedim ama sanırım farklı farklı oluyorlarmış, tatmak iyi olabilir. Doğru güveç kaplarına, yaklaşık yarım saat 200 derecede pişsin, peynirin rengi koyulaşınca hazır. Hem leziz, hem de inanılmaz doyurucu!

Cicoş'un yaptığı tavuklu versiyonunda da tavuklar biraz kavrulduktan sonra süreç aynı oluyor. İkisi de leziz ve ikisi de sebzecikleri kurtarıyor. Labneyi tiramisu yapmak için almıştım aslında, ama 69 kiloyu görünce tiramisu yalan oldu, e bari peyniri kurtarayım dedim :) Bu arada labne miktarı çok olduğu için tam dukan olmayabilir dürüst olmak gerekirse ama ben en başından beri peynir konusunda iyi bir dukancı olmadığım için bence sorun yok ;) (evet, sınırsızca ve her çeşit peyniri tükettim!)

Bu arada dün yine dolabı doldurdum deli gibi, bu akşam mecburen menüde yoğurtlu semizotu var ;) Yanına da havuç eklerim belki, bilmiyorum. Yarın da mantarlı bi şey yapmam lazım - yaşasın sağlıklı beslenme :)

10 Temmuz 2015 Cuma

Mistik chai - tatlı isteği düşmanı mucize!

Ohhh kurtarıcım! Mistik çay, mistik çayı, mistik chai.. Adın her ne olursa olsun hastasınım senin beybi!

Sandviçlerimi güzel güzel yedikten sonra bünyeciğim bana "tatlı var mı la?" çekti - hem de öyle böyle değil! Beynimin çalışmamasından glikoz ihtiyacım olduğunu tahmin etmiştim aslında ama dünyayı yedikten sonra gerek kalmaz sandıydım.. Aaah ah! Mutfağa girdim, tatlı her şeyi gözden geçirdim, daha yemeden vicdan azabını çektim, derken bi kenara atılmış zavallı kutu gözüme çarptı. Bir süre çılgın gibi sarmıştım buna; sütlü sütsüz fark etmeden götürüyordum. Sonra nedense unuttum gitti (diyeti bozup normal tatlılara geçiş yaptığım için olabilir tabi). Ve şimdi yıllar sonra yeniden birleştik.


Mistik chai

Metabolizmayı hızlandırıyor, şekeri dengeliyor falan diyorlar ya, o kısımlarını bilmem. Benim için en fantastik etkisi tatlı isteğimi küt diye kesmesi. Kokusu bile yetiyor azaltmaya. Gerçi eski ofis arkadaşım tiksinirdi kokusundan (tüm ofisi kokutabilecek kadar yoğun gerçekten) ama vanilya seviyorsanız mutlaka deneyin - beğenmezseniz bana gönderin kalanını ;)

Normalde sütle demleyin diyorlar ama dürüst olalım - kim kalkıp süt kaynatacak? Ben de bardağa iki parmak az su koyup bunu atıyorum, 3-4 dakika sonra soğuk sütü ekliyorum. Hem sütlü hem soğuk oluyor. Soğuk olması sadece benim gibi sıcak içecekleri soğutan manyaklar için işlevsel sanırım.

Ammmmaaaa... Çılgın uyku yapıyor :) Şu an gözlerimi kapatsam horr pişşş moduna 3 saniyede geçebilirim. Yine de seviyoruz, sevişiyoruz.

I luv mistik!

Spora devam (gibi)

Yine kendimi kaybedip o kadar ara vermişim ki geri dönüp yazdıklarımı okumak zorunda kaldım :) Öküz gibi yiyince utanıp tartılmıyorum ya, aynı mantıkta bloga da girmiyorum ne yalan söyleyeyim.. Sonra "laaaaaaaaaan bu pantolon neden sıkıyor?" diye titreyip kendime geliyorum ve yine devam beybiler! Kısırlar döngüler..

Öhöm. Spora başlıyorum sanırım yavaştan. Şimdilik düzenli olduğunu söyleyemesem de en azından haftada bir 1,5 saat kadar hareket ediyorum - geçmişimi düşününce bunun da bir gelişme olduğu kesin! Pilates yapıyorum, bazen canım sıkılıyor kafama göre aerobik yapıyorum, biraz kol, biraz eliptik derken ortaya karışık bi şeyler çıkıyor ortaya. Gelelim bugüne..

Dün itibariyle işten çıktım :) Bayramdan sonra yeni işe başlıyorum ama bi hafta evdeyim ve bunu değerlendirmek güzel olur gibi geliyor. Cicoş'un işi için sabah 6'da kalkıyoruz. (Erken kalkmak enerji verici bi şey ama mantığını henüz ben de bulamadım) Diyorum ki hazır zamanım varken spora yatırayım. Gerçi bu henüz teori aşamasında ama inanırsam neden olmasın canlar? Nitekim bugün ilk adımı attım!

6 değil de 7 oldu kalkma saati ama yine de popişi kaldırdım. Her ne kadar bünyem deli gibi, malak gibi, dana gibi yatmak istese de evdeki ilk günümde tembellik yapmamaya karar verdim; motivasyonum zaten yok ve oturunca hiiiiç gelmiyor! Kahvemi içerken plan yaptım, efendi gibi gidip kendime protein bombası omletimi yaptım. Güneş kremimi sürdüm ve cicilerimi giyip yürüyüşe gittim.


Spora haaazırım haaazırım..

Ciciler konusunda aydınlanalım mı önce? Benim spor kıyafetim yok. Aldığım taytlar hep içi gösteren cinsten, spor için olanları çılgın pahalı oluyor maalesef. Ben de taytın üzerine mini eteğimi giydim, üzerine de t-shirt ve hooop dışarı. Çook şık bir görüntü olmadığını kabul ediyorum, ama benim için kıyafeti bahane etmeyi bırakma açısından büyük bir adım oldu. Üstelik ceplerine telefon ve anahtarı da koyabildiğim için işlevsellikte pik yaptım :) Sonra daaa kulaklığımı taktım ve pıtı pıtı 7 kilometreyi efendi gibi yürüdüm! İlk defa bu kadar uzun yol yaptım, daha önce en fazla 5 km gitmiştim. Beynim eridi, ayağım su topladı, kasığım ağrıdı ama yine de mutlu oldum. Artık endorfinden midir yoksa spor yapabilmenin gururu mudur bilmiyorum lakin eve mutlu ve kıpkırmızı bir domates olarak döndüm :)


Melabaaaaa :)

Dürüst olalım - deli gibi açım ve yorgunum. Ama yine de kendim için bi şey yapabildiğim için sevindiriğim :) Açlığa gelince.. Evde dukan bi şey yok ama dolap ağzına kadar "pis kaka" yiyecek dolu. El mahkum, ekmeğimi mayaladım. Tabi kendisinin en az 1 saati olacağı için mideyi sakinleştirmek adına minicik bi parça ekmeğe bi tatlı kaşığı kadar fıstık ezmesi sürüp üzerine kahve içtim. Sporcuların hepsi deli gibi fıstık ezmesi tüketiyorsa vardır bi hikmeti diye düşündüm ve buldum - gerçekten tok tutuyor! Şu an ekmekleri soğuyor ama o kıtlığa düşmüş koltuk kemiren halimden eser yok. Birazdan peynirli salatalıklı sandviçimi yiyip yeşil çayımı içeceğim - aferin lan bana :)