15 Eylül 2014 Pazartesi

Gel gör beni Dukan neyledi

Yulaf kepeği, mahlep, yağsız tava, köri, hazırlık yapma, balık, ev yapımı yoğurt, demleme yeşil çay..

Bunların hepsi sadece 25 günde hooop diye hayatıma giriverdi ya!

Yulaf kepeği Dukan'ın 5 şartından biri - kendisiyle mecburen samimi olduk. Birçok kişi tadını sevmezken ben nedense bayılıyorum. Eti Form'un da tadını seven biri olarak samanımsı tatlara yatkınlığım olabilir, bilemedim. Hemi de büşürü şeyde kullanılabilen cici bi arkadaşımız kendisi. Üstelik çok yararlıymış (ben onların yalancısıyım) Gerçi yine de beyaz un ağzını yüzünü kırar, o ayrı.

Baharatlar.. Daha önce de aşk yaşadığımı söylemiştim. Sürekli et/tavuk çerçevesinde takıldığım için lezzet katmak için elimden geleni yapıyorum ya; ayol baharatlarla ne kadar kolaymış bu! Tavuğa köriyi at hoop leziz bi şey oluveriyor. Ekmekçiklere mahlep kat hooop pastane çıkması minik muffinlere dönüşüyor. Şimdilik zencefil bile aldım, yakında kişniş de deneyeceğim. Karabiber, toz kırmızı biber, pul biber.. Bunlar benim için hep yeni. Öncesinde bi nane bi kekik bilirdim, bi de çok zorlanırsam kimyon - bittiiii. Oysa şimdi neler neler varmış, tek tek öğreniyorum resmen.

Ev yapımı yoğurt - o da ne? Eski ben mayalama kelimesini heceleyemezdi bile. Oysa şimdi kendi yoğurdumu yapmayı bırak, çok sulu olduğu için (malum yağsız süt) süzmeyi bile öğrendim. Hatta süzünce çok "süzme" olduğu için bi miktar normal yoğurtla karıştırıp mükemmel oranı bile tutturabiliyorum artık. İçine biraz baharatla yemeğin yanında "yoğurt yemek lazım ama böğk" kalıbımı kırıp döküp yoğurtçuklarımı tek başına öğün olarak mideme yollayabiliyorum. Balık gibi; yoğurt da güzel bi şeymiş meğersem.

Ama sanırım bana en büyük katkısı kıçımı kaldırıp yemek hazırlayabilmeyle beraber planlama yeteneği kazanmam oldu. Bir sonraki günün akşam yemeğine önceden karar veriyorum artık. Mesela daha bugünün yemeğini yapmaya başlamadım bile, ama yarın taze fasulye kavurması yapacağımı biliyorum. Evde biten eden her şey için alışveriş listesi hazırlayıp haftada bir marketten toptan alışveriş yapabiliyorum; eskiden reyonlara bodoslama girer ve canımın istediğini arabaya atardım. Eve geldiğimde ise poşetler hep abur cubur rafına kaldırılırdı. Sonra.. Sonra akşam yemeğinde ya makarna ya pizza ya lahmacun.. Oysa şu an yemek için dışarıdan ana malzemeler dışında bi şey sokmuyorum evime. Bunun sağlık tarafına girmiyorum bile canlar.

Sabah Cicoş'u gönderip kahvemi içerken kahvaltıda ne yapacağımı düşünüyorum bi yandan. Kepekle kahvaltılık hazırlamak gerçekten zaman isteyen bi şey olduğu için bunu yapabilmek benim için büyük başarı. Her sabah her sabah üşenmeden ekmek/krep vs yapar mı insan? Ooooo, hem de zevk alarak hazırlıyorum kahvaltımı. Beklerken mutfağımı topluyorum, buzluktan malzemelerimi çıkartıyorum, yoğurt yapılacaksa onu düzenliyorum.. Ve işin daha da ilginç tarafı bunları yaparken gerçekten zevk alıyorum. 

Kendime iyi bakıyor olmak, kendim için bi şeyler yapıyor olmak mutlu ediyor beni. Eh çılgın ötesi irade gösterebiliyor olmam da acayip motivasyon kaynağı oluyor. Durup durup kendime şaşırıyorum - nerede dolaptan peynir ekmek çıkartmaya erinip kahvaltıda BigMac söyleyen Esra, nerede üşenmeden ekmeklerini fırına atıp pişmesini beklerken yoğurdunu hazırlayan Esra. Dürüst olayım, gurur verici bi gelişme biliyor musunuz? Hem şunların tipine baksanıza :) Pofuduk pofuduk..


Mahlepli ekmekçikler


Son değişiklik de yürüyüş oldu. Evet, her gün mızmızlanıp bi halt yapamadığım spor tembelliği devam etse de yürüyebileceğim fırsatları kaçırmıyorum. Markete giderken yolu uzatıyorum, eskiden tuvalete arabayla giden bünyemi kısa mesafelerde yürümeye alıştırıyorum. Hiç yoktan iyidir değil mi? Kulaklığımı takıp yürümek eskisi gibi yormuyor - motivasyon patlamasından mı yoksa kaybettiğim kilocuklardan mı bilmiyorum ama sevmeye başlıyorum sanırım adım atmayı. Ah bi de asansörden vazgeçebilsem..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder