27 Ağustos 2014 Çarşamba

Diyette ilk kriz - hayırlı uğurlu

Kendime nazar mı değdirdim ne oldu ki acep?

En zor dönemi güllük gülistanlık atlattıktan sonra seyir daha rahat geçecek derken dün krize girdim. Tatlı, açlık, abur cubur gibi spesifik bir şey değil ama - sadece deli gibi yiyesim vardı. Sabah negzel sağlıklı hindi fümeli + lorlu dukan sandviçlerimi yapıp yedim, hatta o kadar güzel oldular ki sağa sola fotoğraflarını bile koydum. 

Valla Dukan billa Dukan :)


Sonraa... Sonrasında ise balata yandı. Aç değildim, onu biliyorum ama ne su ne çay ne kahve kesmedi istediğimi. Ben de hazır Gurmenet'ten siparişlerim gelmişken elimdeki yeni oyuncaklarımla değişik bir şeyler deneyeyim dedim. Simla'nın sitesini (Dukan diyeti tariflerim) alt üst ettikten sonra krem şanti yapmaya karar verdim. Normalde kaşık kaşık yiyebildiğim bir şeyi diyete uygun yapma imkanım varken neden olmasın derken.. Tatlandırıcının tadından hoşlanmadığımı tekrar hatırladım. Yarısına gelmeden midem bulanmaya başlayınca tuzlu aşerme moduna girdim normal olarak. Yeni gelen surumilere ilişti gözüm - sushinin içinde çok seviyorum diye almıştım. Ancak bir tane yedikten sonra ondan da haz etmedim fakat bi sürü var ve kullanmam gerekiyor. Bu sefer doğrayıp baharatlayıp fırına verip cips halinde yoğurtla yedim, güzel oldu gibi.

Tam bu beni kesmiştir derken sevgili bünyem hala yemek istediğine karar verdi ve kendimi yine mutfakta fırında füme + lor yaparken buldum. Onu da götürdükten sonra hala ve hala ve hala mevcut yeme isteğimi "OHAAAA" diyerek durdurmayı başardım ve yeşil çayı bastım bünyeye bastım bünyeye. Akşam yemeğine kadar mola vermek dün benim için başarıydı. Ama asıl başarım diyeti bozmadan sadece dukan yemekleriyle krizimi bastırmak oldu ki her ne kadar kontrolden çıkmış olsam da buna dikkat etmek çok fena gaza getirdi. Demek ki bu işi yapabilirim, değil mi? Dün bile rafta duran lavaşlara ya da fıstıklara dalmadıysam bi daha dönüp bakmam bile sanki. Di mi?

Dukan Amca izinli listeyi sınırsız yiyebilirsiniz diyor ama yine de tüm gün bi şeyler yemek suçluluk duygusu olarak geri döndü bana. Her bulduğumu yedikten sonra uyuyana kadar sürekli onun huzursuzluğunu yaşadım. Bu sabah tartıda iki gündür kilo vermeyi bırak, 400 gr aldığımı da görünce iyice canım sıkıldı aslında. Gerçi sebzelere geçtiğim için vücudun su toplayacağını ve en başta duraklama, hatta bi miktar geri alma yaşayacağımı biliyordum ama insan yine de üzülüyor işte.. Tabi bu artışta kıçımı kaldırmıyor olmamın da büyük etkisi vardır diye tahmin ediyorum. Adam inatla egzersiz + yürüyüş demiş, benim en uzun mesafem salondan banyoya kadar. Buralarda her yer yürüyüş parkı, olmadı evde bisiklet var, o da olmadı bari bi iki ev işi yap en azından oradan kurtar değil mi canım kendim? Diyet iradesini hallettik, bi de şu kıçımı koltuktan ayırabilsem..

Evet evet, ben biraz ütü yapayım - hiç yoktan iyidir!

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Atak dönemi özeti

Hellü beybüler,

Dukan diyetinin 6 günlük atak evresini geride bırakıp bugün itibariyle seyire geçmiş bulunuyorum. Genel izlenimlerim şu şekilde oldu.

- İkinci gün dışında doğru düzgün açlık çekmedim, hatta yulaf kepekli ekmek/omlet/krep vs yedikten sonra uzuuuuun süre tok kaldım.
- Buna kendim de çok şaşırdım ama tatlı krizim olmadı hiç. Arada canım ister gibi olduğunda da kola ve 8-10 gojiberry ile hop diye göndertiverdim onu.
- Halsizlik, ebleklik gibi durumlar da olmadı. Her gün Spirulina aldık, ondan olabilir.
- 6 gün boyunca protein yemekten sıkılmadım, etobur insanın hali başka ayol :)
- Dünyanın suyunu ve yeşil çayını içtim, ama bu ikisini normalde de öküz gibi tükettiğim için sorun olmadı.
- Öyle aman aman maliyet olmadı, hatta abur cubur ve dışarıdan yemek gibi şeylere para da harcamadığım için daha uyguna bile gelmiş olabilir. 
- Alerjikler kabarmalar yaşamadım.
- Dışarı çıkarken yemeğimi yanıma alma, sabah kalkınca üşenmeden kahvaltı hazırlama gibi alışkın olmadığım huylar kazandım; uzun vadede iyi olacak. Siz üşengeçlikten big-mac söylediniz mi kahvaltıda mesela? Biz çook yaptık..
- Görüntü ya da hareket olarak kiloda bi fark hissetmedim açıkçası ama tartı aksini söylüyor.
- Sıkılmadım, bunalmadım, gnam gnam götürdüm izinli her şeyi.
- Birçok kişi kabızlıktan şikayet etmiş ama ben yaşamadım.
- dukandiyetitarfilerim.com sayesinde deli gibi yemek kültürüm oldu resmen, hep aynı şeylerle boğuşmadan değişik yemekler öğrendim.

Özetle gayet keyifli geçti atak sürem.

Bundan sonra bi gün sebze + protein, bi gün saf proteinle yaklaşık 6 ay yaşamaya devam edeceğim. Atak gazım geçtiği için seyir döneminde güncellemeleri haftalık yapacağım; günlük menü olarak değil de genel bi bakışla - maksat kontrolüm altında durmaya devam etsin.

Peki atak sonucu ne oldu?

Toplam giden 3 kg.
Güncel BMI 33,1

24 Ağustos 2014 Pazar

Neden kilo vermek istiyorum?

Tamamen kişisel listem alttaki gibi

- Topuklu ayakkabı giyip fink atabilmek 
- Düşük bel pantolon giyebilmek
- İnternetten kıyafet alabilmek
- Denize gittiğimde havlulara sarınmadan gezebilmek
- İstediğim cicili bicili dolabı düzebilmek
- Yorulmadan dans edebilmek
- Bir ortama güvenle girebilmek
- "Oram buram taşıyor mu?" diye düşünmeden oturabilmek
- Karın kaslarına sahip olabilmek
- Göbeğime piercing taktırabilmek
- Belimin yan tarafına dövme yaptırabilmek
- Hep istediğim meme kaldırma ameliyatını olabilmek
- Üç dakika hareket ettiğimde kan ter içinde kalmamak
- Alışverişe gittiğimde "nasılsa burada bana uygun kıyafet yoktur" diye düşünmemek
- Eşimin arkadaşlarıyla tanışırken tedirgin olmamak
- Dışarı çıktığımda yürürken nefessiz kalıp kesilmemek
- Giyinirken "bunların hangisi daha zayıf gösteriyor" diye düşünmemek
- Tatlı yedikten sonra kendimden nefret etmemek

İSTİYORUM (kendimle ilgili)

- Bir ortama girdiğime insanların gözlerimden önce göbeğime bakmasını 
- Ayda yılda bir gördüğüm insanların önce kilomla ilgili yorum yapmalarını
- Tanıştığım insanların "aslında yüzün çok güzel" demelerini
- İnsanların sanki hayatım sadece kilolardan ibaretmiş gibi hep diyet/spor ekseninde konuşmalarını
- Garsonların "hafif tatlılar" önermelerini
- Yemek yerken insanların bana "oha" dercesine bakmalarını
- İnsanların bana acımasını
- Önemli bir gün için elbise alırken yanında korse önerilmesini
- Sokakta elime sürekli zayıflama zımbırtıları tanıtımlarının tutuşturulmasını

ise İSTEMİYORUM (başkalarıyla ilgili)

Bunlar ilk aklıma gelenler olsa da asıl ve en önemli iki nedenim şunlar sanırım:

- 30 yaşıma obez/depresif/mutsuz girmek istemiyorum
- Hayatımda büyük bir şey başarmak istiyorum

Dukancan

1 dilim ekmek + peynir + kuru et
Kuşbaşı et
1 bardak ice tea light

Dünden fark 400 gram, toplam fark 2,6 kg.

Bugün atağın son günü, yarından itibaren seyir dönemine gireceğim. Dukan amca 2,4 demişti, yarın kilo almamış kalkarsam onun tahmininin biraz üzerinde olacak gibi, göreceğiz. Yarın da toptan bir atak güncellemesi yapıp konuyu kapatacağım. Atak dönemindeki günlük listem sadece ilk haftanın gazıydı, bundan sonra haftalık toplam liste + fark yazmayı planlıyorum ama belli olmaz benim işim :)


23 Ağustos 2014 Cumartesi

Hareket önemliymiş

Çok uykum var, sırf günlükten şaşmamak adına süper kısa olacak.

Tembellik yapıp egzersizleri iki gün salladım, iki gün de efendi gibi kıçımı kaldırdım. Yattığım günlerde fark 300 ve 200 gramken gezindiğimde 700 ve 1000 gram oldu. 4 günün sonunda demek ki neymiş, hareket etmezsen nah verirsinmiş. Bugün de ayaklarımın altı su toplayana kadar sürttüğümü düşünürsek yarın sabah bi 500 gram falan vermem lazım gibi görünüyor bu teoriye göre - deneyeceğiz göreceğiz bakalım.

Her ne kadar verdiğim kilo sırf sudan gitse de hiç yoktan iyidir değil mi?

1 yumurta
1 dilim ekmek
deliresiye köfte
8-10 gojiberry

Dünden fark 200 gr, toplam 2,2 kg

22 Ağustos 2014 Cuma

Obezite ve kariyer

Sizce ikisi arasında bağlantı yok mu?

Oysa yılların obezi olarak sapasağlam bir bağlantı olduğunu söyleyebilirim. Temelde yine özgüvene dayandıracağım doğru, fakat benim dışımda etkileyen durumlar da mevcut. En basitinden girmek gerekirse; çoğu iş ilanında prezentabl personel arıyorlar. Her ne kadar bir kısmı ağzı yüzü düzgün olsun yeter düşüncesinde olsa da çoğunluğu 38 beden üstünü prezentabl görmüyor. Özellikle satış / pazarlama pozisyonları için obezler anında veto yiyebiliyorlar. Firmalara bu konuda "haksızsın ve sana laflar hazırladım" diyemiyorum maalesef, ama yine de ufaktan kızmıyor değilim. Hepimiz orantılı fıstık gibi obezlerden olmadığımız için de iş ilanlarına bakarken genelde prezentabl ibaresi sayfayı kapatmamıza neden oluyor. (Nasıl olsa beni beğenmeyecekler, uğraşmaya gerek bile yok)

Bir diğer sıkıntı da klasik giyimin zorunlu olduğu ofisler. Obezler için topuklu ayakkabı üzerinde tüm gün durmak ne kadar zor tahmin edebiliyor musunuz? Normal kilolardaki insanların bile çoğu gün bitiminde doğru ayaklarının ağrıdığından şikayet ederken zavallı patilerin 100 kiloyu orantısız zeminler üzerinde tüm gün taşımasını nasıl bekleyebiliriz ki? Topuklu ayakkabı ekseninden çıkarsak da, büyük beden kıyafetlerin normal bedenlerden çok çok çok çok daha pahalı olduğunu biliyor muydunuz? Siz bir yazlık elbiseyi 20 TL'ye alabilirken benim ofiste giyebileceğim bir elbise için en az 50 TL vermem gerekiyor. Geçenlerde bi keten pantolona 120 TL çektiler mesela. Genel olarak zaten dolaplarımız "giyebileceğimiz" kıyafetlerle dolu olmadığından, yeni bi işe başlamak için klasik cicili bicili kıyafetler almanın masrafı cidden çok zorlayıcı. Meali klasik ofis = no obez!

Peki kariyer peşinde olmadan sadece part-time iş yapmak istediğimizde neler oluyor? Stand hostesliği için adaylar arasına bile giremiyoruz, tanıtım görevlerinde bizi görmezden geliyorlar, bütün gün ayakta durulacak işleri zaten biz göze alamıyoruz. Her şeyi geçtim evden kameralı erotik sohbet yapmak için bile uygun değiliz lan! (Buraya dipnot sokmam gerekti, yapan insanlarla ilgili sorunum yok, genel toplum bakışı için şittirdim) Şu an akşamları evden çalışıyorum - bi obez için en güzel iş, gündüzleri de üç beş kazanacak bir iş arıyorum. Sırf hareket edemediğim için garsonluk yapamıyorum, satış danışmanlığı yapamıyorum, anketörlük yapamıyorum, broşür dağıtamıyorum.. Oysa güler yüzlü, insan ilişkileri güçlü biriyim ama yetmiyor işte.

Özgüven noktasına gelirsek de zaten bi şey yapabileceğimize inancımız yok, insan kaynaklarına kendimize güvendiğimizi nasıl kanıtlayabiliriz ki? Mesela ben iş görüşmelerine gittiğimde karşı tarafından sorularından ziyade "ay düzgün oturayım da göbeğim taşmasın" derdine düştüğüm için konsantre bile olamıyorum. Genel anlamda da kendimi depresif hissettiğim için zaten görüşmelere gitme moduna giremiyorum. Bi de şu var tabi - görüşmeye giderken ne giyeceğim? Sırf giyecek bir şeyiniz olmadığı için görüşmeyi iptal ettiğiniz oldu mu? İtiraf ediyorum, hastayım diye mail atıp iptal etmişliğim var, hem de iki defa sanırım. İş görüşmesi kıyafeti olarak belirlediğim elbiseyi üzerime geçirip aynada iğrenç göründüğümü hissettiğim an ben iptal oluyorum zaten, görüşme nasıl olmasın?

Özetle; kendiyle barışık, çevresi geniş ve/veya süper kalifiye obezlerden değilsek kariyerimiz çok parlak olamıyor. Asla geç olmaz ama değil mi?

Dukancan

İtiraf ediyorum hareketleri yapmıyorum, belki daha yararlı olur o zaman ama dün iki saat temizliği egzersizden saydım, birazdan da evi süpürüp sileceğim, bunu da egzersizden sayarım acımam! (Temizlik olmadı ama beynimi çalıştırdım kurtarmaz mı?) Yarın da gezip tozacam, o da yürüyüşe girer.. Evek..

Dukan galetası + kuru et
Biraz yoğurt + accık gojiberry
Baharatlı fırın tavuk
1 bardak süt

Dünden fark 1 kg, toplam 2 kg

Zayıflamakla kafayı bozmak

Hiç oyun karakterlerini zayıflatmaya çalıştınız mı?

Ben denedim, bilinçsizce istedim bunu yapmayı. Farm up adında çiftlik işlettiğin minik bir oyun var. Çiftlikte hayvanlarla ilgilenen büyükanneyi tek kafeste tüm işleri yapabilecekken bile bile bi tavuklara, bi ineklere, bi koyunlara gönderip sürekli döngüye soktum. Çok yavaş hareket ediyordu ve bi an gerçekten onu yürüterek zayıflatabilirim ve böylece daha hızlı yürüyebilir gibi geldi. Az önce de Glee izlerken şişman zenci kızın hala şişman olmasına taktım kafayı, o kadar dans ederken nasıl kilo veremez? Kesin danstan sonra Whopper'ları götürüyordur hmmm.. Sonra "keşke ben de sürekli dans provası gerektiren bi iş yapsam da kilo versem" isteğine girmiştim ki yine kayışı koparttığımı fark edip günlüğümü açtım.

Kendi götüme göbeğime bakmadan ekranda / sokakta / oyunda gördüğüm tüm obezler hakkında "şöyle yapsa böyle olsa erise" diye konuşmaktan kendimi alamazken kendimle ilgili bir şey yapmak için 30 yıl beklemem gerekti ama olsun, geç olsun güç olmasın değil mi? O değil de, kendimi umursamadan milleti zayıflatmaya çalışmam farklı bir kafayı bozma durumu olabilir mi? Ya da yansıtma psikolojisi uyguluyorumdur belki, kim bilir? Hani şizofrenler aslında herkesten nefret ederken diğerlerinin ondan nefret ettiğini düşünüyor ya, onun gibi işte. Ben şişman değilim ama herkes şişman ya da onlara bi şekilde kilo verdirirsem ben de verebilirim?? Mantığımı ben bile bilemediğim için böyle anlatmak iyice imkansız ama benim yazım, istediğimi söyleyebilirim :) özetle it's my party and i cry if i want to

Unutmadan Dukan güncellemesi

Sevgili dukan amca, gün içerisinde kilo vermek durumu olmadığı gibi henüz açlık hissim de kaybolmadı. Yine de sana inandım güvendim temizlikten sonraki yorgun bünyemle dışarıdan söylemek yerine uğraştım didindim yemeğimi yaptım ama benim canımı sıkma gelir oralara saçını başını yolarım ona göre! Bi de canım fena tatlı istiyor yemekten sonra, cola demişsin, içtik sakinleştik, sağolasın. Bi de "üçüncü günde canım sebze istiyor" diyen internet insanları var ya, saçmalamış onlar. Bi dee dukan ekmeklerinin / kreplerinin / omletlerinin tadını beğenmeyenler var ya, onlara da kafam girsin. Biz ailecenek severek takip ediyoruz. (Fırça modundan girip sevgi kelebeği olarak çıktım, hep proteinden bunlar işte...)

1 dilim ekmek + peynir
Dünden kalan tavuktan biraz
1 dilim ne olduğunu bilemediğim yağsız dana eti + hardallı yoğurtlu sos
1 bardak kola

Dünden fark 300 gr, toplam 1 kg

20 Ağustos 2014 Çarşamba

Dukan'a devam / irade top 10!

Tüm ısrarlara "i said saçlar no dedim" şımarıklığıyla yaklaştım.

Hellüler.. Bugün ikinci günümüz ve yine gezmelerdeydim. Sabah iş görüşmesine gittim, oradan kayınvalidem ve arkadaşları yemekteydi onların yanına uğradım ve şimdi de eve gelip hemen ay ay ay diye yazmaya başladım. Normalde günler - hatta zorda kalmazsam haftalar - boyunca evden çıkmayan bünyem neye uğradığını şaşırdı resmen. Üstelik bu fantastik zamanlamayı diyetin ilk iki gününe getirmem de çok "mantıklı" oldu. Ama yine de azimle "yemiceeeem yemiceeeeem, benim midem değil mi yemiiiceeeeem" azmiyle ağzıma non-dukan bi şey sokmamayı başardım. 

Daha önce çevremizdekilerin diyet düşmanları olduğundan bahsetmiştim.Bugün birebir yaşadım bunu yine. İş görüşmesine gittiğim yer daha önceki ofisdaşlarımın çalıştığı yer olduğu için hiç sıkıntı stres yaşamadan ofiste alemlere aktım diyebilirim. Bu rahatlıkla da onlar yemek yerken mutfaklarına girip ben de sabahtan getirdiğim iki bardak yoğurdumu yemeye koyuldum. Koyuldum da.. Gel otur, gel ye, şundan biraz al ısrarları kuzu kuzu geldi. Gerçi artık bana alıştıkları için o kadar zorlamadılar ama yine de ben orada mıy mıy plastik kaşığımla diyet yoğurdumu hüpletirken karşımda götürülen makarna ve ekmekler "al biziiiiii" diye bağırdılar. Sieeeeeee çektim onlara ve şekersiz çayımla yemeği tamamladım. Özetle "yemedim annem, yemedim gülüm"

Yeme annem, yeme gülüm..


Eve gelirken eşim aradı, kayınvalidem bize yakın kanatçıdaymış, biz de gidelim, e gidelim. Gittik. Tavuk kanadı ne kadar güzel kokan bir şeymiş oy oy oy.. Masada herkes gnam gnam yerken ben efendi gibi sodamı söyledim ama eşimin bitiremediği ve tabakta masum gözlerle bana bakan iki kanadı ağzıma atmamak için resmen kendimle savaştım. Bi yanım "ayol nasılsa tavuk, ızgara bi de ne olacak ki bi taneden" derken diğer yanım "dukan amca kanat yasak dedi, üstelik soslu bunlar, adam ol sodanı iç uleeeeyn" çekti, dukan taraftarı yanımı seçtim zar zor ve ağzıma kırıntı bile sokmadım. Ama asıl darbe kayınvalideden geldi. Zorla yemek yedirmeye çalışmayı geçtim künefe diyordu en son, dedim orada duuuuur. İyi niyetini anlıyorum (masada 7 kişi gnam gnam, 1 ezik sodasıyla, çok acıklı bir görüntü) ama bana kötülük yapıyorsun, bak çok pis irade yaptım didim, o da beni anladı. Karşılıklı anlaştık öpüştük seviştik. (Bu arada ilginç gelebilir ama genel gelinlerin aksine ben kayınvalidemi çok seviyorum çünkü hatun süper azizim)

Fakaaaat.. Karnım o kadar acıktı ki bu kadar acıkabilir. Açıııım diye sokağa çıkıp bağırabilecek kadar gözüm döndü bir anda. Şansıma kendimi kaybedip masadaki kırıntıları yalamaya başlamadan kalktık eve girer girmez makyajımı bile temizlemeden yumurtaya verdim kendimi - oooooh.. (Kendime not : Dolapta sürekli haşlanmış yumurta bulundur, kriz anlarında acayip tıkıyor.) Şu an ise yeşil çayımı içip ilk krizimi atlatmanın gururuyla buzluktan çıkardığım tavukların çözülmesini bekliyorum. Dukan Amca üçüncü günden sonra açlık hissetmezsiniz diyordu, bakalım nasıl olacak. Lakin Dukan Amca gün içinde bi kaç kez tartılın, moral versin de diyordu, tartıldıkça sabahtan fazla çıktığım için - ki normal olan bu zaten - sadece sabahlara dönmeye karar verdim. Pierre'cim, karar ver bebeğim.

Listeyi de koyuvereyim şuraya
1 dilim ekmek + peynir
2 bardak yoğurt
1 yumurta + peynir
Yoğurtlu hardallı baharatlı yağsız bir davuk yaptım ki akıllara zarar :)

Dünden bugüne fark 700 gram (buraya kiloyu yazmam lazım ama hala çekiniyorum nedense)



19 Ağustos 2014 Salı

Hello Dukan ve süper fantastik bir karar

Çok pis gaza gelirim!

Beybüler beybüler.. Bugün Dukan Amca'yla konuştuk, anlaştık, hellaleştik ve pisssssmi diye girmeye karar verdik. Alışverişi zaten geçen hafta yapmıştım, evdeki patatesler falan da bitince artık beklemenin anlamı kalmadı sanıyorum. Yulaf kepeğiyle bi kaç tarif deneyip yenilebilir olduğuna kanaat getirince de ta-taaaaaam! Tabi diyete başladığım ilk günler dışarılarda fink atacak olmam biraz sıkıntılı olabilir ama damardan girmek lazım değil mi? Ama olsun, zaten dışarıda en fala kahve içerim, e onu da 17 milyon yıldır sütsüz şekersiz içtiğim için nema problema.

Lakin alışveriş yaptım demişken diyet süt almayı unuttuğum için bugün krep lezizliğine giremiyorum. Ekmek desen kalıp bulamadığım için beklemede. Mecbur bugünü yumurta, yoğurt, tavuk ekseninde geçireceğim. Yoğurt ve yulaf güzel olacak gibi geliyor ama denemeden bilemeyiz değil mi azizim? Öhöm.. Şimdilik sabah haşladığım iki yumurta ve biraz peynirle karıncığımı doyurayım da sonrasını editlerim. Bu arada günlük olarak kullandığım bu zavallı sayfayı diyet günlüğü olarak da kullanacağım ki hem yediklerimi göreyim, hem de pis motive olayım. (Motivasyon denince bu şarkı olmazsa olmaz Eye of the tiiiiiiiger)

Peki fantastik kararım ne? Hala gergin olsam da sanki içimden bödöff diye yük atacağım gibi geliyor. Baylar bayanlar gençler yaşlılar.. Şu zamana kadar coca-cola'nın formülündn daha iyi sakladığım kilomu takip açısından açıklamamın zamanı geldi. "Bundan bize ne uleyn?" dediğinizi duyuyorum ancak obezler bilir ki çok ciddi bir adımdır bu. O kadar ciddi ki, seneler önce diyetisyene gittiğimde anneme bile söylemezdim kilomu.Sadece verdiklerimi bilse yeter diyordum. Evlendikten sonraki diyetisyenlerimde de sadece eşime söyledim ama o rakam ağzımdan çıkarken neler çektim bi ben bilirim. Şimdi ise kimse okumasa da olur da denk gelir biri görür diye hala utanıyorum ama aslında bu göbekle dışarı çıkabilirken utanmak çok saçma değil mi? Hatta şu an fotoğraf çekmek istiyorum önce-sonra için ama Cihan bile göbeğimin serbest bırakılmış halini görmediği için çok kasıldım, hatta her an ağlayabilirim. Fotoğrafı şimdilik koymayacağım, o kadar da cesur değilim henüz. Belki sonra..

Kalbim sıkışıyor. Normal insanlar bu duyguyu asla anlamayacak, sizin için seviniyorum bu açıdan. Ama benim 25 kilo sonrasında dönüp bunları okuduğum zaman yaşayacağım mutluluğu da siz yaşayamayacaksınız, bu kadarcık da benim olsun olmaz mı? İlgili yazıya tık tıkÖhöm. Şu an kilom 92, BMI 34,2. İkinci derece obeze çok tehlikeli bir şekilde yakınım yani. Amacım bunu 25'in altına düşürmek. Dukan Amca'nın bana verdiği 66,9 kilo tam o noktaya geliyor işte. Gerçi benim 36 beden olma isteğim yok, 40 beden hatun güzel geliyor ve o da kiloya bağlı değil ama başlayıp göreceğiz. Bakarsınız kendimi kaybedip verdikçe veririm (sonra da beyim beyim beni boşar) Ailecenek tahta sevmiyoruz biz..

Dukan sürecim - hmm...
Tüm sırlarımı da açıkladıktan sonra - kilom dışında sırrım yokmuş, ne masum kadınım ayol - bu yazıyı abartmadan bırakmalı ve gün içerisinde yediklerimi de ekleyerek tarihin günlük sayfalarına eklemeliyim. İvit.


Kahvaltıda 2 yumurta ve accık beyaz peynir (Diyet diye aldığım ama %7 yağlı peynir olduğu için accccccık)

Dışarıda sürtmekten öğleyi atladım, akşam ise 150 gr kadar kuşbaşı kavurma (yağsız tava) ve yulafla yaptığım günlük sınırda ıslak kekimsi/mısır ekmekimsi/ama lezzetli şeyi yedim.
Akşam da bir light ice tea içeceğim ve diyetimiz ellerimizden öpecek.
Unutmadan egzersizleri yaptım, yürüyüşü ise 4 markette yağsız peynir ararken (ve bulamazken) deli dana gibi gezdiklerime saydım.

Bu arada gün içerisinde açken önünden geçmeme rağmen "nayır nolamaz" çektiğim milyonlarca kebapçı ve simitçiye selam söyler, kendimi de ayrıca tebrik ederim. Ayrıca dışarıdayken kahvenin ve çayın yanında gelen kurabiyeleri arkadaşıma sattığımı da belirtmeden geçemeyeceğim. Hola irade beybe!

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Göbeğimiz "şansımız" mı acaba?

Obez olmamız diğer insanlardan bir adım öne atabilir mi bizi?


Az önce ekşide bir cümle çarptı gözüme. Obez insanların aslında çok şanslı olduğunu çünkü yeni bir hayat için ellerinde fırsat olduğunu yazıyordu. İlk başta çok anlamsız geldi doğrusu. O kadar depresifliğimiz, o kadar zorluklarımız, o kadar (abartarak da olsa) çektiklerimiz bizi nasıl şanslı yapabilirdi ki? Zaman zaman kendimizi lanetlenmiş insanlar olarak görebilirken şanslı olabilecek olmamız çok iddialı değil mi? (Bu yazı hem abartılı, hem de yüzeysel olacak sanırım ama şu an böyle hissediyorum napalım)

İşten çıktığımdan beri deli gibi eski Türk filmi izliyorum. Bir çoğunda çirkin/şişman/köylü kız bir anda fantastik bir değişim geçirip taş gibi bir hatun haline gelip hem erkeği elde ediyor, hem de iş güç huzur vs açısından hayatını düzene sokuyor. Bu filmler bizi üç saniyelik gaza getirse de özellikle aşk teması etrafında dönmesi evli barklı mutlu insanlar için yetersiz kalıyor. Alan almış zaten, bu saatten sonra erkek dediğin bana yassah modu dışında adam zaten ben obezim diye beni bırakıp gidecekse zayıf halimi hiç görmesin hıh gururu devreye giriyor ve hooooop, üç saniye bire düştü. Bekar hatunlarımız için de bir erkek için kendini paralamaya gerek yok ki - ki bence de köküne kadar haklıyız - düşüncesi ağır bastığı için bu filmler bir nevi yanlış mesaj veriyor. (Değişimden girdim sosyo-kültürel'den çıkacağım neredeyse oh la la)

Neyse efem.. Film çerçevesinden dışarı çıkıp en başa dönersek aslında elimizde gerçekten yeni bir hayat için şans var. 30 yaşındaki normal bir insanın özgüveni ve elindeki fırsatları kullanımı belli bir seviyede sabitlenmiş olmalı. Oysa bizim 30 yaşından sonra elde edeceğimiz özgüven bir nevi lotonun çıkmasıyla eşit olacak. Bu yaşa kadar yapmaya cesaret edemediğimiz şeylere el atabiliriz - mesela klasik kıyafetlerimiz olmadığı için başvurmaya bile çekindiğimiz o işler için şansımızı deneyebiliriz, yalnızlık korkusundan zorla sürdürdüğümüz ilişkideki bize değer vermeyen adamdan kurtulabiliriz, kilomuz yüzünden engellendiğimiz bungee-jumping'i yapabiliriz, göbeğimize piercing taktırabiliriz, giyecek bir şey bulamadığımız için gitmediğimiz okulumuza devam edip mezun olabiliriz.. Olasılıklar sonsuz aslında, sadece yağlarımız nedeniyle ertelediğimiz her şeyi başarmamız kesin olmasa bile en azından deneyebiliriz. Hem zaten lotodan çıkan paranın hayırlı olacağı da kesin değil, değil mi?

Diğer bir şansımız ise bu yeniliklerden maksimum fayda sağlamamız olacak. Dün kakao işçilerinin ilk defa çikolata yediği videoyu izledim ve yüzlerindeki gülümsemeye hayran kaldım. Biz çocukluğumuzdan beri çikolata yediğimiz için, hatta benim gibi durumlarda çikolatayla beslendiğimiz için bize normal gelen bir şey o insanlar için yeni ve mutluluk verici. İşte bu şekilde zayıfladıktan sonra yapacağımız her şey bizim için yeni ve daha heyecanlı olacak. Liseden beri ince topuklu giyen bir kadına 30 yaşından sonra o çivilerin üzerinde yürümenin kendimizi ne kadar kadınsı hissettirdiğini anlatamayız değil mi? Ya da tüm hayatını yürüyerek geçiren bir insana mola vermek zorunda kalmadan iki saat gezmenin nasıl bir gurur ve mutluluk kaynağı olduğunu? Hayatımız boyunca bizi bir nevi prangaya sokan kilolarımızdan kurtulmanın vereceği başarmışlık hissini ve kendimize artık inanabilecek olmamızı bu örneklere katmıyorum bile.

Belki de hayat benim için 30 yaşından sonra tekrar başlayacak, ne dersiniz?


17 Ağustos 2014 Pazar

Obezite ve özgüven

Bi şey itiraf edeyim mi? Biz aslında kendimizle barışık falan değiliz.

Tek soru emin olmayı sağlar - kilo vermek istiyor musun? Ama bu soruyu normal insanlar obeze sorarsa gerçek cevabı her zaman alamaz, çünkü savunma mekanizmalarımız tahmin edilemeyecek kadar gelişmiş. Zaten bu nedenle pek bi barışık pek bi mutluyuz ya! Oysa her obezin buna vereceği cevap bellidir. Dürüstlük zamanı değişebilir ama. Evet cevabı vermek için gerçekten güçlü olduğumuz bir dönemi yakalamamız gerekiyor. Başka zamanlar o kadar zayıfız, o kadar dayanıksızız ki sadece çevredekileri değil kendimizi bile kandırabiliyoruz. "Ben aslında böyle mutluyum". Kuyruklu yalan! Hayır, ben aslında böyle mutlu değilim. İnsan aynaya baktığında karşındakini sevmiyorsa nasıl mutlu olabilir ki? Evet yüzüm çok güzel, ve aynaya baktığımda genelde yüzüme odaklanıyorum bu yüzden ki mutlu olayım diye. Fakat giyinirken ederken mecburen boyundan aşağıya kayıyor gözler ve o zaman haz etmiyorum kendimden. Sadece kafa olarak yaşasam hayat pek bi güzel olacaktı oysa ki.

Peki neden herkes bizi mutlu sanıyor? (Yazar siz diye normal insanlara seslenecek bundan sonrasında) Çünkü bizim savunma mekanizmalarımız çok kuvvetli. Çoğumuz okula başladığımız günden beri o kadar sık kullandık ve o kadar çok geliştirdik ki onları! Mecburen.. Siz hiç yolda yürürken "şişko domates yarım kilo patates" diye bağırıldı mı arkanızdan? Ya da koridorda yanınızdan geçerken insanlar şişman olduğunuz için göstere göstere sizden uzaklaştı mı? Bir tartışma esnasında karşı tarafın saldırma cümlelerinden biri "sus be şişko" oldu mu hiç? Karşı cinsten biri tarafından çok şişman olduğunuz için reddedildiniz mi? Dışarıda yemeğin üzerine tatlı yerken "oha be hala utanmadan yiyor" bakışlarını ve hatta bazen fısıldaşmalarını yakaladınız mı?  Ya da ne yesem diye düşünürken "isterseniz diyet öküz bacağımız da mevcut" önerisinde bulunan garsonlarla muhatap oldunuz mu? Ofistekilerle paintball'a gitmek istediğinizde "sen gelme istersen, dayanamazsın/kıyafete sığamazsın" benzeri şeyler söylendi mi size? 

Ben hepsini yaşadım. Hepsini yaşadım ve hepsinde ağladım. Ve her seferinde ağlamamak için de karşı taraftan önce benim tepki vermem gerekti çünkü biliyordum laf geleceğini. İnsanlar karşındaki kendisinden önce bi şeyi söylediğinde susmaya eğilimli ya, onu kullandım bol bol. Karşımdaki "yüzün çok güzel ama biraz kilo versen iyi olacak" diyemeden "yüzüm çok güzel ama bi 50 kilo fazlam var aşağıda" dedim gülerek. Diyet yemek öneren garsona "ayol benim diyet yapar gibi bi halim mi var"ı yapıştırdım kahkaha eşliğinde. Götümle dağları devirdiğimde "benim hava yastıklarım var bi şey olmadı" dedim sırf onlar önce bi şey demesin diye. İnsanlardan korunmak için hep komiklikler şakalar.. Mecburen. Oysa hiç birinde gülesim yoktu benim. Aslında vermek istediğim yanıtlar hep "evet ben bi obezim ve kendimden nefret ediyorum ve kendimden iğreniyorum ve sen şu an haklısın ama bunu yüzüme vurduğun için senden de nefret ediyorum" kombosuydu. Fakat insanların sizi üzmesine izin vermemek (daha doğrusu üzemediklerine inandırmak) çooook önceden öğrendiğimiz bir ders. O an için durumu kurtarıyor ve sonrasında kendimizle çok barışık oluyoruz! Sieeeee..

Hayır beybiler, biz kendimizde barışık falan değiliz. Hatta yalnız kaldığımızda sık sık nefret ediyoruz kendimizden. Siz 30 kilo halinizle 2 gram kilo alınca rahatsız oluyorsunuz, biz bıngıl bıngıl yağlarımızı nasıl sevelim? Ama siz kilolarımızı yüzümüze vurduğunuzda daha daha nefret ediyoruz biliyor musunuz? Hele bir de "biraz kilo versen taş olursun" diyorsunuz ya, levyeyle dalmak istiyoruz o zaman. (bkz. thank you captain obvious) Sadece obeziz, gerizekalı değil ve bu siktimin dünyasında dış görünüş çok önemli, evet, biliyoruz ve bunun depresyonunu siz söylemeseniz de yaşıyoruz zaten. (Yazar burada delirdi, çığrından çıktı, yazıyı sonlandırmaya karar verdi)

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Maymun iştahım benim..

O kadar maymunum o kadar maymunum ki çılgın heves edip başladığım her şey gibi blog ve youtube oyuncaklarımı da iki üç gün kullanıp kenara atmışım resmen. Olur mu lan öyle???

Obezim ben depresifim ben diye günlük açtım, sonra da depresifim yazacak halim yok diye oynamayı bıraktım. Oysa kafamda hem yazacaklarım döndü bu kadar süre içinde, hatta konu konu başlık bile düşündüm hepsine. Sonra daaaa.. Üşendim evet. Üşenmek de değil aslında, farklı bir şey. Gereksiz olduğunu düşünmek, anlamsız bulmak.. Tam olarak bunlar da değil aslında da ne bileyim nasıl anlatacağımı. Oysa yazmak bana iyi geliyor ama iyi gelen şeyleri bir süre sonra bırakıyoruz hep değil mi? O pazartesi başlanan diyetler ya da iki sabah gazla yapılan yürüyüşler gibi. Hadi diyeti salla da (uzun vadeli etki nedeniyle) o yürüyüşten döndükten sonraki iyi hissetme durumu çok fantastik aslında. Endorfincanların tavana vuruşu mu bilemiyorum ama bi mutlu oluyor insan. Kaslar falan çalışmış, ter atıp toksinlere "sieeee" demişsin, sonra güzel bir duş, hafif ama güzel bir yorgunluk.. Neden üçüncü gün "koy götüne" moduna giriyoruz peki? Cidden sadece üşengeçlik/tembellik/götünükaldıramamazlık ekseninde açıklanabilecek bir şey değil bu, farklı bir şey var. Maymun iştahlılık bu açıklayamadığım fenomen mi yoksa? (Ateistler bunu da açıklasın bakalım..)

Maymun olmamın dışında bir haftadır tek istediğim uyumak. Uykusuzluktan 10 saat uyuyup kurtulmak modunda değil ama, kafayı öyle bi vurayım ki 5 gün sonra uyanayım uykusu peşindeyim. Sabaha kadar oturup bütün gün uyuma rutinimi iki gecedir kırdım; kırdım da hala insan gibi uyuyamıyorum aga! Gece 2 en geç horrrzzz, sabah en erken 10'da uyanış. Minimum 8 saat uyku neyine yetmiyor sevgili bünyeciğim? Neden hala bütün gün mal gibi uyumak istiyorsun? Depresyonuna kafam girse mi acaba? Hı canım ha gülüm?

Gülüm canım demişken "yeme annem, yeme gülüm" mottosuyla fink atan Dukan Amca'ya uzanasım geldi bak. Kendisiyle samimi olmak gibi çok pis bir gaza gelmiş olmam neticesinde bugün gidip kitabını aldık, üstüne üstlük bi de uygun alışveriş yaptık. Eve geldim, kitap eşşşşek kadar fontlarla yazılmış olduğundan pıt diye okunup bitirildi ve üç vakte kadar (en azından evdeki patatesler peynirler neyin bittikten sonra) başlanma kararı alındı. İnanır mısınız balık bile aldım lan! Ben ve balık - hem de evde pişirme stylaa... Gerçi bugün nedir ne değildir diye denediğimiz yulaf kepeği çılgın tıkadığı için yarına kaldı deneme bir ki ama azimliyim - o balıklar ye-ne-cek! (Böyle hece hece ayırınca çok emrivaki oluyor uuu beybiiii)

Neyse efenim. Her ne kadar maymun iştahlı yazısının altında bu plandan bahsetmek ironik olsa da şu anki ruh halim bana "aslansın kaplansın" çekiyor. Üstelik diyetin çoooooooooooooooooooooooooooooook uzun vadeli olmasına rağmen. Neden bu kadar çok ooooo var peki? Çünkü hayat boyu devam etmek gerekiyor. (Ohannes dediğinizi duydum) Hayat boyu da, sürekli diyet modunda değil tabi ki. Şöyle ki beybiler, Dukan kankanın teorisine göre 186 günde 26 kilo verip sonrasında da 260 gün onları koruma modunda takıldıktan sonra hayat boyunca haftada 1 gün protein şoklu + her gün yulaf kepekli beslenme ve faking asansör no asansör sayesinde ömür boyu kilomu koruyabilirmişim. Çok sıkıntılı gelmedi bana. Bi de amca diyet diyor ama paso et/tavuk/balık/peynir/yumurta beşgeninde beslenecen, hatta 6 ay meyve bile yok diyor. E ben de hamur işi dışında en çok yukarıdaki kutsal beşliyi seviyorum, meyve desen ayda bir kasarsa yiyorum, neden olmasın ki ayol? Üstelik yumurta dışında sınırsız - istersen otur bi danayı bitir! (Ek iş bulmak lazım hmmmm...)

Sanki yaparım gibi geliyor ama dur bakalım hayırlısı diyorum. Maliyeti işsiz güçsüz insan olarak biraz fena kaçacak ama pizza hut ve burger king'e yedirdiğim paraların üzerine abur cuburusları da eklersek çok fark etmez gibi, ne dersin azizim? Bence de azizim. Üstelik Cihan'ı da kurdum. Moralim dipte, regl oldum, tırnağım kırıldı, sivilcem çıktı, tek kurtarıcım çikolataaaa diye çemkirirsem bana cold turkey yapacak. Motivasyonumu geçen yazıların birindeki dövme planıyla da desteklersem oh la la :) Hele bi patatesler bitsin..

7 Ağustos 2014 Perşembe

Bugün kendim için ne yaptım?

Meğerse iki günlük delirmemin temelinde hormonlarım da yatıyormuş. Dün itibariyle biraz daha sakin bir insan oldum ama yine de yazdıklarım etkili oldu - her işte bir hayır varmış derler ya, o hayrı bulduk işte. Hayatımda on milyonuncu kere gaza gelmiş olsam da bu sefer beyim beyimi de ikna ederek daha kalıcı bir adım attığıma inanıyorum. Çok standart şeyler aslında, sağlıklı beslenelim, biraz daha hareketli olalım vs.. Ama asıl motivasyon koyduğum ödül olacak sanırım. Dırırırırı dıııııııııııııııım! 15 kilo sonrasında komple sağ üst bacağıma yazılı mazılı bir dövme, sonrasında "tamam aga yeterince küçüldüm" dediğim noktada da yan tarafıma fiyonklu ipli korse arkası dövmesi yaptıracağım. Zaten bir süredir tekrar dövmelenesimiz vardı; hem ona bahane olacak, hem de eşim de beni beklemek zorunda kalacağı için seve seve beraber sağlıklıcık olacağız.

Gelelim kendim için ne yaptımlara.. Dün sabaha kadar akıl hastası gibi oturup bütün gece kendimi yiyip bitirdiğim için sabaha karşı daralan içimi bünyemin dışarı çıkma isteğine teslim ettim ve yürüyüşe kaçtım. Bel fıtığım sağ olsun öyle sportif adımları geçtim, normal insan gibi hızlı bile yürüyemiyorum. Ancak yine de 1,5 saatte 1km yürümüş olsam bile iyi geldi. Kulaklıklarımı taktım, müziğimi açtım, 20 dakika gezdiysem 10 dakika sigara molası verdim, sabah havasının tadını çıkartıp rahatladım. Popiş küçülmesi konusunda etkili olmasa da psikolojik açıdan sakinleştirici etkisi gösterdi diyebilirim. Gelirken çavdar ekmeğimi de aldım ki bi miktar diyet stylaaaa takılalım. (Bu arada denediniz mi bilmiyorum, Halk Ekmek'lerde satılan çavdarlı sandviç ekmekleri hem leziz hem de ökkkkküz gibi doyurucu) Akşamında da evde çürümeye çalışan zavallı biberciklerden ve yağsız tavuk göğsünden tatlı ekşi soslu yemek yaptık - ooooh mis gibi sağlık! (Sonrasında götürdüğüm iki dilim çikolatalı keki hak ettiğime inanıyorum)

Bugün de düzgün beslenmemize devam edip sabah lavaşla peynir - domates kahvaltısı, akşam ise haşlanmış karnıbahar ve yoğurt yedik. (Üstüne yediğim kornet kalori dışı olabilir mi?) Ama asıl kendimi tebrik ettiğim nokta canım cips isterken onun yerine yeşil çay içebilme iradesini kendimde bulmam. İki gün önce umutsuzdum, ama şu an kendime biraz potansiyel görebiliyorum. En başta söylediğim 15+ kilo belki çok abartı, ama hep hedeflerini yüksek tut, çıkabildiğin kadar çıkarsın böylece derler ya.. Onun havasındayım şu an. Bu arada 15+ dememin nedeni inmek istediğim belirli bir kilo olmaması. Ben hatun dediğini balık etli seviyorum, sıfır bedeni çoktan geçtim, 36 ve hatta bazen 38 bile zayıf geliyor bana. 40 beden ideal. E hangi kiloda o bedene ineceğimi de bilmediğim için belirsizlikler içinde incelmeliyim ommmmm...

Diyet günlüğü gibi oldu bu, aslında bugün kendim için ne yaptım serisine devam edebilirim - eğer blog azmim devam ederse bir nevi günlük işlevi görebilir. Her gün değil tabi, genel bir haftalık özet. "Bu haftanın sağlık günlüğü" gibi. Kendimi kontrol altında tutmam için yararlı olur sanki. Dur bi düşüneyim bunu.

---------------

Mola verdim bir kaç saat (çalışmam gerekiyordu - gece ve home office çalışan şanslı azınlıktanım evet) ve bu süreçte pozitif pozitif kuşlar böcekler modum kaybolmuş. İş güç beni depresif yapıyor olabilir mi?

İş güç ve obezite ilişkisi? Hmmm... Fena fikir değil.. (Ampul yanar)

5 Ağustos 2014 Salı

İçimdeki kokoş çıldıracak bu gidişle..

Eskiden minik kilitleri olan günlüklerimiz vardı, şimdi blog kullanıyoruz!

Saat yine 5, ben yine uykusuzum ve yine yapmam gereken şeyler varken depresif takılıp son dakikaya kadar işlerimi ertelemeyi tercih ediyorum. Hani dün sadece geceleri gaza geldiğimden bahsetmiştim ya, meğer sabaha karşı da gaza gelebiliyormuşum. Deli dürtmüş gibi şu saatte kalkıp yürüyüş yapmak istiyorum! Sadece kıçımı küçültmek amaçlı değil gerçi bu sefer; kulaklıklarımı takıp içimdeki aptal sıkıntıyı da atmak istiyorum. Saygıdeğer (!) bünyem bu karanlıkta evden çıkıp sokaklarda gezmemin mantıklı olduğuna karar verdi, mantığına sıçtığımın.. Bekleseydin biraz da güneş doğsaydı be cisim! (Cidden pencereden baktım lakin hava aydınlanmış mi diye, beynimin devreleri de yanıyor sanırım)

İçimdeki bunaltı şu an çıldırtıcı boyutta; birden fazla nedeni olduğunu biliyorum. Ama asıl patlama noktası yine göbeğimden geldi. Çok uzun bir mantık örgüsü ama deneyeyim bakalım: kardashianlar - makyaj - fondöten - çok makyaj - makyaj yapmayı sevmek ama makyajı yakıştıramamak - topuklu ayakkabı - topuklu ayakkabıya hasta olmak ama yakıştıramamak - kokoşluk! Her ne kadar genelde tarzım daha spora yakın olsa da zaman zaman aslında bunun benim tercihim olmadığını, kilolarım yüzünden buna zorunlu kaldığımı ve bunun da zaman içerisinde hayat tarzım haline geldiğini düşünüyorum. Çünkü içimde bir yerlerde yüksek topuklularla - ve doğal olarak ona uygun hanım hanımcık kıyafetlerle - gezmek isteyen bir kadın var. Var da..  O incecik topukların üzerinde 5 dakikadan fazla duramam ki! Bileklerim bu vücudu kaldırmak konusunda o kadar başarılı değil. Üstelik o incecik topuklular dolma bacaklarımın ucunda ucu fazla çıkartılmış uçlu kalem gibi orantısız duracak. Hadi bunları da geçtim diyelim, o hanım hanımcık kıyafetleri nasıl giyeceğim? Kalem etekli bir obez gördünüz mü hiç? 

Hep düz ayakkabılar giysem de içimdeki ayakkabı aşkını bir kaç çift ucuz topukluyla bastırmaya çalıştım, çoğu dolgu topuk zaten. Ama yine de elbisenin altına giydiğimde güzel durmuyor işte - durmuyor! Aslında ayaklarımı severim, eskiden bacaklarım da düzgündü. Ancak kiloları abarttıkça bacaklarımın da şekli bozuldu. Gençliğimde "bacakların ne kadar düzgün" diye aldığım iltifatlar beni vücudumla ilgili iyi hissettiren tek şeydi, şimdi sadece "ama yüzün çok güzel"e döndük bir klasik olarak. (Yüzün çok güzel ama kalan yerlerin facia alt metinli meşhur teselli..) Bacaklar dolmalaştıkça mecburen elbiselerin boyu uzadı. Eskiden diz üstü giymeyi severdim, artık mümkün mertebe bileğe yakın takılıyorum. Çok uzun elbise genelde daha şişman gösteriyor evet, ancak kısalardaki görüntü daha kötü geliyor bana. E şimdi onun altına da ince topuk giyemem ki?

Kafamda belki de saçma olan giyim kuralları var ve onların dışında çıkamıyorum. Mesela kot giydiğimde makyaj yapmayı sevmiyorum, altı kaval üstü şeşhane gibi geliyor. Altımda düz ayakkabı varken de makyaj orantısız duruyor gibi. E bunları aşamadığım için de istediğim kokoşluğu yaşayamıyorum. Bundan yıllaaaaaaar önce 38 bedene girebilecek kadar kilo vermiştim (sonrasında hastaneye düşüp 1 senede 30 kilo aldığımı saymazsak güzel bir histi) O zaman aldığım mor bir kalem etek vardı; neredeyse kalçaya kadar yırtmaçlı, tam oturan kadife bir etek. Sanırım sadece bir kaç kez giyebildim onu, hala nasıl göründüğüm aklımda ama. Ve o eteği hala saklıyorum - belki bir gün içine girerim umudu hiç yok olmuyor. (Bu umut beraber saklandığı iki bavul kıyafet için de geçerli tabi) Hatta çok özenerek aldığım ve giyemediğim mor topuklu botlarımla kombin yapmak istiyorum onu. Şöyle koyu bir makyajla da tamamlayıp.. 

Ama bunları yapamayacağım, hepimiz biliyoruz değil mi? Süper azimli olsam bile istediğim kalıba girmem için seneler geçmesi gerekiyor ve bende o kadar sabır yok. Sabrı geçtim, uğraşmak da istemiyorum aslında, çünkü biliyorum ki o moda girsem bile yine en fazla bir kaç kez giyebileceğim eteği ve sonra yine homini gırtlak hello büyük beden. Kendime inancım yok, 30 senedir beceremediğim şeyi bu yaştan sonra yapabileceğime inanmıyorum. Ama bu yine de depresyona girmemi engellemiyor. Ne boktan döngü! Sayısaldan para tutturup zengin olma hayaliyle yaşıyorum ama hiç tutmadığı için hep üzülüyorum - üstelik sayısal da oynamıyorum!

Sanırım temelden bi şeyleri değiştirmem lazım.. Umut dünyanın en kötü şeyi ama belki biraz kendime güven? Başarabileceğime inanç? Migros'taki abur cubur reyonunda satılsa çoktan almıştım!

Başka nereden bulabilirim ki?

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Yine yeni yeniden

Hello beybüler,

Tilkinin dönüp geleceği yer kürkçü dükkanı değil mi?

Aslında bu bloga motivasyon olsun diye başlamıştım ancak elde ettiğim sonuç diyeti bırak, blog yazmaya bile popişimin olmadığı! Hepimiz çok şaşırdık değil mi? Biz obezlerin genel bir sorunu olabilir mi maymun iştahlılık? Gece yatmadan önce gelen "yarından itibaren sağlıklı besleneceğim, diyete kesin başlayacağım, hatta erken kalkıp yürüyüşe bile gideceğim" gazlarımızı alarm sesi kaçırmıyordur değil mi? (İnsan neden hep geceleri gaza geliyor acaba? Ben şu an kadar bir kere öğleden sonra bu düşüncelere kapılmadım mesela..)

Neyse.. Süper depresif bu girişten kilo verme gidişatımın boka sardığını anlamış olmalısınız. Bahanelerimi sıralayıp ukalalık yapmamın üzerinden neredeyse 1,5 sene geçmiş ve bu 1,5 senede 7 kilo almışım. En azından istikrarlıyım ayol - hayatım hep yo-yo üzerine kurulu! (Ağlanacak halime gülmek nedir, cümle içinde nasıl kullanılır, bir örnekle açıklayınız) Aslında geyiğe sarmamam gerekiyor ama cidden oturup kabullenecek psikolojide değilim, en azından şimdilik.

Bir süredir kilo aldığımı farkındayım, geçen yaz giydiğim elbiseler rutubetten çekmiş olamazdı değil mi? Fakat bayramdan önce gittiğim tatilde çektiğimiz fotoğrafların biri resmen ayılttı beni. Hepimiz gibi ben de fotoğraf çektirmekten nefret ediyorum ama evlendiğimizden beri ilk tatilimiz olunca, bir de sosyal medyayla yeni yeni haşır neşir olmuşken ben de "oh deniz kum güneş", "tatil çok süper", "ben geziyorum lay lay lom" temalı fotoğraflar çekeyim dedim, demez olaydım. Bilgisayara aktarırken bir fotoğrafı gördüm ve beynim durdu! Mayoyla - tabi ki bikini değil - otururken yandan çekilmiş bir poz, dirsekten yukarısı var sadece (en azından selülitler gizli) ve başımı yana çevirmişim. Beter böcek filmini izlemeyen yoktur herhalde, oradaki küçük kafalı adamı unutabilen de.. Hah işte aynı onun gibiydim. Ama o adam benden iyi durumdaydı işin doğrusu, en azından omuz/sırt kısmı normaldi. Benim görüntüm ise büyük boy tombul bahçe domatesi üzerine zeytin tanesi yerleştirilmiş gibiydi. Sırt kısmından 12 kişilik aileyi doyurabilecek kadar antrikot çıkacak olan ben, kambur duruşumla daha bir iştah açıcıydım etoburlar için. Menü fotoğrafım da hazırdı işte.

Daha bunun etkisinden kurtulamamışken bayram seyran ayağına el öpmelere gittik. Bi amcam var, sizden iri olmasın sırf göbek! Sigarayı alkolü bıraktıktan sonra 30 kilodan fazla aldı, öyle ki 9 aylık hamilelere taş çıkartır valla.. Kendi açımdan amcammış, akrabammış, onları geçtim de benden şişman birisini bulup ona "oooo göbek yapmışız" demek için varlığı iyi oluyor; bilirsiniz çevremizde çok fazla böyle insan olmaz. Oluyordu daha doğrusu. Yine laf attım; "kilo verdim, 90 kiloya düştüm" dedi. 90 kilo? 90 kilo amca mı olurmuş ayol? O an beynimdeki tek düşünce şuydu: "Hasssssktr... Amcam benden zayıf lan!" Adamda göbek var, tamam, ama sadece göbek var. Benimki gibi patlıcan kollar, komodo ejderi bacaklar yok. Adam hamile gibi kilo almış alt tarafı, ben yakında kendi yer çekimi kuvvetimi sağlayabilecek kadar düzenli büyüyorum. Düşündükçe delirmeye bi adım yaklaşıyorum sanki; hatta şu an bile o kadar canım sıkıldı ki hem yazasım kalmadı, hem de kimse okumuyor olsa bile yayınlamaktan utanıyorum bunları. Ama kendimi zorlamak zorundayım değil mi? Başka türlü nihai amacıma ulaşamam.

Yazdığımı tekrar okuduğumda aklıma bi nokta takıldı - bende vücudumu algılama bozukluğu olabilir mi acaba? (Buna benzer bir psikolojik rahatsızlık var ama çok alakalı değil şu an) Sanırım kendimi olduğumdan zayıf görüyorum. Gerçekten aynaya baktığımda bazen hoşuma gidebiliyor üzerimdeki kıyafetler. Oysa o halimi fotoğrafta gördüğümde kendimi camdan atmak istiyorum. Beynim sürekli bu atlama isteğiyle dolmamam için götümü gözüme küçük gösteriyor olabilir mi? Bazen sokakta başka bir obez gördüğümde yanımdakine soruyorum "Ben de bu kadar kilolu muyum? Benim de kalçam bu kadar büyük mü?" Aynada öyle görünmüyor, ama belki ölçülsek daha bile büyük çıkacağım, cidden kestiremiyorum boyutlarımızı. Sevgili beynim, benim iyiliğim için yapıyor olabilirsin ama reca ediciyyym beni kandırmaktan vazgeç; uzun vadede gerçekten yardımcı olmuyorsun.

Maymun iştahım sırf kilo vermemek için beni blog dışındaki şeylere de sürükledi, bi dahaki sefere onlardan da bahsederim. Ama şimdilik bunu bitirip arka planda oynayan fantastik filme odaklanacağım, belki kafam dağılır. Film ne mi? ;)


Çok fantastik çooook :)