5 Ağustos 2014 Salı

İçimdeki kokoş çıldıracak bu gidişle..

Eskiden minik kilitleri olan günlüklerimiz vardı, şimdi blog kullanıyoruz!

Saat yine 5, ben yine uykusuzum ve yine yapmam gereken şeyler varken depresif takılıp son dakikaya kadar işlerimi ertelemeyi tercih ediyorum. Hani dün sadece geceleri gaza geldiğimden bahsetmiştim ya, meğer sabaha karşı da gaza gelebiliyormuşum. Deli dürtmüş gibi şu saatte kalkıp yürüyüş yapmak istiyorum! Sadece kıçımı küçültmek amaçlı değil gerçi bu sefer; kulaklıklarımı takıp içimdeki aptal sıkıntıyı da atmak istiyorum. Saygıdeğer (!) bünyem bu karanlıkta evden çıkıp sokaklarda gezmemin mantıklı olduğuna karar verdi, mantığına sıçtığımın.. Bekleseydin biraz da güneş doğsaydı be cisim! (Cidden pencereden baktım lakin hava aydınlanmış mi diye, beynimin devreleri de yanıyor sanırım)

İçimdeki bunaltı şu an çıldırtıcı boyutta; birden fazla nedeni olduğunu biliyorum. Ama asıl patlama noktası yine göbeğimden geldi. Çok uzun bir mantık örgüsü ama deneyeyim bakalım: kardashianlar - makyaj - fondöten - çok makyaj - makyaj yapmayı sevmek ama makyajı yakıştıramamak - topuklu ayakkabı - topuklu ayakkabıya hasta olmak ama yakıştıramamak - kokoşluk! Her ne kadar genelde tarzım daha spora yakın olsa da zaman zaman aslında bunun benim tercihim olmadığını, kilolarım yüzünden buna zorunlu kaldığımı ve bunun da zaman içerisinde hayat tarzım haline geldiğini düşünüyorum. Çünkü içimde bir yerlerde yüksek topuklularla - ve doğal olarak ona uygun hanım hanımcık kıyafetlerle - gezmek isteyen bir kadın var. Var da..  O incecik topukların üzerinde 5 dakikadan fazla duramam ki! Bileklerim bu vücudu kaldırmak konusunda o kadar başarılı değil. Üstelik o incecik topuklular dolma bacaklarımın ucunda ucu fazla çıkartılmış uçlu kalem gibi orantısız duracak. Hadi bunları da geçtim diyelim, o hanım hanımcık kıyafetleri nasıl giyeceğim? Kalem etekli bir obez gördünüz mü hiç? 

Hep düz ayakkabılar giysem de içimdeki ayakkabı aşkını bir kaç çift ucuz topukluyla bastırmaya çalıştım, çoğu dolgu topuk zaten. Ama yine de elbisenin altına giydiğimde güzel durmuyor işte - durmuyor! Aslında ayaklarımı severim, eskiden bacaklarım da düzgündü. Ancak kiloları abarttıkça bacaklarımın da şekli bozuldu. Gençliğimde "bacakların ne kadar düzgün" diye aldığım iltifatlar beni vücudumla ilgili iyi hissettiren tek şeydi, şimdi sadece "ama yüzün çok güzel"e döndük bir klasik olarak. (Yüzün çok güzel ama kalan yerlerin facia alt metinli meşhur teselli..) Bacaklar dolmalaştıkça mecburen elbiselerin boyu uzadı. Eskiden diz üstü giymeyi severdim, artık mümkün mertebe bileğe yakın takılıyorum. Çok uzun elbise genelde daha şişman gösteriyor evet, ancak kısalardaki görüntü daha kötü geliyor bana. E şimdi onun altına da ince topuk giyemem ki?

Kafamda belki de saçma olan giyim kuralları var ve onların dışında çıkamıyorum. Mesela kot giydiğimde makyaj yapmayı sevmiyorum, altı kaval üstü şeşhane gibi geliyor. Altımda düz ayakkabı varken de makyaj orantısız duruyor gibi. E bunları aşamadığım için de istediğim kokoşluğu yaşayamıyorum. Bundan yıllaaaaaaar önce 38 bedene girebilecek kadar kilo vermiştim (sonrasında hastaneye düşüp 1 senede 30 kilo aldığımı saymazsak güzel bir histi) O zaman aldığım mor bir kalem etek vardı; neredeyse kalçaya kadar yırtmaçlı, tam oturan kadife bir etek. Sanırım sadece bir kaç kez giyebildim onu, hala nasıl göründüğüm aklımda ama. Ve o eteği hala saklıyorum - belki bir gün içine girerim umudu hiç yok olmuyor. (Bu umut beraber saklandığı iki bavul kıyafet için de geçerli tabi) Hatta çok özenerek aldığım ve giyemediğim mor topuklu botlarımla kombin yapmak istiyorum onu. Şöyle koyu bir makyajla da tamamlayıp.. 

Ama bunları yapamayacağım, hepimiz biliyoruz değil mi? Süper azimli olsam bile istediğim kalıba girmem için seneler geçmesi gerekiyor ve bende o kadar sabır yok. Sabrı geçtim, uğraşmak da istemiyorum aslında, çünkü biliyorum ki o moda girsem bile yine en fazla bir kaç kez giyebileceğim eteği ve sonra yine homini gırtlak hello büyük beden. Kendime inancım yok, 30 senedir beceremediğim şeyi bu yaştan sonra yapabileceğime inanmıyorum. Ama bu yine de depresyona girmemi engellemiyor. Ne boktan döngü! Sayısaldan para tutturup zengin olma hayaliyle yaşıyorum ama hiç tutmadığı için hep üzülüyorum - üstelik sayısal da oynamıyorum!

Sanırım temelden bi şeyleri değiştirmem lazım.. Umut dünyanın en kötü şeyi ama belki biraz kendime güven? Başarabileceğime inanç? Migros'taki abur cubur reyonunda satılsa çoktan almıştım!

Başka nereden bulabilirim ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder