Bi şey itiraf edeyim mi? Biz aslında kendimizle barışık falan değiliz.
Tek soru emin olmayı sağlar - kilo vermek istiyor musun? Ama bu soruyu normal insanlar obeze sorarsa gerçek cevabı her zaman alamaz, çünkü savunma mekanizmalarımız tahmin edilemeyecek kadar gelişmiş. Zaten bu nedenle pek bi barışık pek bi mutluyuz ya! Oysa her obezin buna vereceği cevap bellidir. Dürüstlük zamanı değişebilir ama. Evet cevabı vermek için gerçekten güçlü olduğumuz bir dönemi yakalamamız gerekiyor. Başka zamanlar o kadar zayıfız, o kadar dayanıksızız ki sadece çevredekileri değil kendimizi bile kandırabiliyoruz. "Ben aslında böyle mutluyum". Kuyruklu yalan! Hayır, ben aslında böyle mutlu değilim. İnsan aynaya baktığında karşındakini sevmiyorsa nasıl mutlu olabilir ki? Evet yüzüm çok güzel, ve aynaya baktığımda genelde yüzüme odaklanıyorum bu yüzden ki mutlu olayım diye. Fakat giyinirken ederken mecburen boyundan aşağıya kayıyor gözler ve o zaman haz etmiyorum kendimden. Sadece kafa olarak yaşasam hayat pek bi güzel olacaktı oysa ki.
Peki neden herkes bizi mutlu sanıyor? (Yazar siz diye normal insanlara seslenecek bundan sonrasında) Çünkü bizim savunma mekanizmalarımız çok kuvvetli. Çoğumuz okula başladığımız günden beri o kadar sık kullandık ve o kadar çok geliştirdik ki onları! Mecburen.. Siz hiç yolda yürürken "şişko domates yarım kilo patates" diye bağırıldı mı arkanızdan? Ya da koridorda yanınızdan geçerken insanlar şişman olduğunuz için göstere göstere sizden uzaklaştı mı? Bir tartışma esnasında karşı tarafın saldırma cümlelerinden biri "sus be şişko" oldu mu hiç? Karşı cinsten biri tarafından çok şişman olduğunuz için reddedildiniz mi? Dışarıda yemeğin üzerine tatlı yerken "oha be hala utanmadan yiyor" bakışlarını ve hatta bazen fısıldaşmalarını yakaladınız mı? Ya da ne yesem diye düşünürken "isterseniz diyet öküz bacağımız da mevcut" önerisinde bulunan garsonlarla muhatap oldunuz mu? Ofistekilerle paintball'a gitmek istediğinizde "sen gelme istersen, dayanamazsın/kıyafete sığamazsın" benzeri şeyler söylendi mi size?
Ben hepsini yaşadım. Hepsini yaşadım ve hepsinde ağladım. Ve her seferinde ağlamamak için de karşı taraftan önce benim tepki vermem gerekti çünkü biliyordum laf geleceğini. İnsanlar karşındaki kendisinden önce bi şeyi söylediğinde susmaya eğilimli ya, onu kullandım bol bol. Karşımdaki "yüzün çok güzel ama biraz kilo versen iyi olacak" diyemeden "yüzüm çok güzel ama bi 50 kilo fazlam var aşağıda" dedim gülerek. Diyet yemek öneren garsona "ayol benim diyet yapar gibi bi halim mi var"ı yapıştırdım kahkaha eşliğinde. Götümle dağları devirdiğimde "benim hava yastıklarım var bi şey olmadı" dedim sırf onlar önce bi şey demesin diye. İnsanlardan korunmak için hep komiklikler şakalar.. Mecburen. Oysa hiç birinde gülesim yoktu benim. Aslında vermek istediğim yanıtlar hep "evet ben bi obezim ve kendimden nefret ediyorum ve kendimden iğreniyorum ve sen şu an haklısın ama bunu yüzüme vurduğun için senden de nefret ediyorum" kombosuydu. Fakat insanların sizi üzmesine izin vermemek (daha doğrusu üzemediklerine inandırmak) çooook önceden öğrendiğimiz bir ders. O an için durumu kurtarıyor ve sonrasında kendimizle çok barışık oluyoruz! Sieeeee..
Hayır beybiler, biz kendimizde barışık falan değiliz. Hatta yalnız kaldığımızda sık sık nefret ediyoruz kendimizden. Siz 30 kilo halinizle 2 gram kilo alınca rahatsız oluyorsunuz, biz bıngıl bıngıl yağlarımızı nasıl sevelim? Ama siz kilolarımızı yüzümüze vurduğunuzda daha daha nefret ediyoruz biliyor musunuz? Hele bir de "biraz kilo versen taş olursun" diyorsunuz ya, levyeyle dalmak istiyoruz o zaman. (bkz. thank you captain obvious) Sadece obeziz, gerizekalı değil ve bu siktimin dünyasında dış görünüş çok önemli, evet, biliyoruz ve bunun depresyonunu siz söylemeseniz de yaşıyoruz zaten. (Yazar burada delirdi, çığrından çıktı, yazıyı sonlandırmaya karar verdi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder